Haber

Faik Öztrak: OVP’nin Hedefleri Daha Mürekkebi Kurumadan Risk Altında Görünüyor.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “OVP’nin hedefleri daha mürekkebi kurumadan risk altında gibi görünüyor. Neresinden bakarsanız bakın pompanın suyu bitmiş. Kazanın dibi delinmiş. 7 öncelikli reform alanı belirledik ama nedense bu reform alanları arasında ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması’ ve ‘yargının bağımsızlığı’ da yer alıyor.” Bunlar bir ekonomi Program için gömleğin ilk düğmelerinin doğru iliklenmesi gerekmektedir. MTP’de gömleğin ilk düğmesi yanlış ilikleniyor. Bu program, Kristof Kolomb’un yumurtası gibi, tabanını kırmadan dik duramaz. Korumalı Mevduatlardan çıkış duyuruları, yabancı kurum ve yatırımcılar tarafından sürekli tekrarlanan aşırı değerli Türk lirası sözleri, vergilerde çarpıcı bir artış hedefi, faiz hariç bütçe istikrarında beklenen hızlı iyileşme, beklenen enflasyona göre maaş artış planlaması, esnek Programda çalışma konuları, kıdem tazminatı ile birleştirilecek yeni emeklilik modelleri yer alıyor. Gelecek yıl tüketimin ciddi oranda yavaşlayacağı, kredi kartlarına sınırlama getirileceği sinyali verildiği, tüketici kredi faiz oranlarının yüzde 50’yi aştığı, Dünya Bankası’nın Türkiye’ye kaynak ayırdığı açıklamasında ‘ekonomide istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak’ ibaresi kullanıldı. İki katına çıkacak ve en fazla “Ülkenin masasına gönderilen son uluslararası para fonu toplantısı için çay partisine davet edilmesi zaten seçimden sonra hükümetin IMF’nin kapısına geleceğini gösteriyor. Öztrak yerel seçimle ilgili de konuştu” ittifak: “Bizim partimizden başka bir parti ‘Ben kendi adayımı göstereceğim’ diyorsa ona hayırlı olsun demek bize düşer. “dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısının ardından CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.

Öztrak şunları söyledi:

CHP tarihinde milliyetçilik; ‘Kıbrıs topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına, Batı Anadolu’nun haşhaş tarlalarına’ yazanlar var. Emperyalistlerin tehdit mektuplarına karşı dimdik ayakta durarak, ‘Yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye orada yerini alacak’ diyenler var. ‘Bu toprakların emperyalistlerin çizmeleriyle ezilmesine izin vermeyeceğiz’ diyerek 1 Mart Muhtırası’na karşı çıkanlar var. ‘Haksızlığa, hukuksuzluğa, haksızlığa karşı’ Dünyanın en büyük sivil eylemlerinden birinde adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyenler var. Bu çatı altında olmaktan onur duyuyoruz. CHP’nin 100. yılında; Ülkemizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bu toprakların vatan olması için canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.

“ÖĞRETİM YILINA ÖZELLİKLE DEPREM BÖLGESİNDE ÇÖZÜLMEYİ BEKLEYEN BİRÇOK SORUNLA BAŞLIYORUZ”

Bugün okullar açıldı. Yeni eğitim-öğretim yılına, özellikle deprem bölgelerinde, okulların fiziki durumundan, öğretmenlerin lojmanlarına, çevredeki asbeste kadar çözülmeyi bekleyen birçok sorunla başlıyoruz. Tadilat geç başladı. Özellikle kırsal kesimde okullarda yeni döneme doğru düzgün bir hazırlık yapılmıyor. Aradan 7 ay geçti, hâlâ deprem bölgesindeki su sorununu konuşuyoruz. Hükümet orada değil. Bölgede ciddi konut sorunları var. Ancak saray sorunu çözmeye değil, ihale dağıtmaya çalışıyor. TOKİ’nin internet sitesinde toplam tutarı 203 milyar liraya ulaşan 108 bin konut ihalesine ilişkin bilgiler yer alıyor. Basına yansıyan bilgilere göre 200 bin konutun inşaatına başlandı. Öte yandan Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın Sarsıntı Raporu’nda ise bölgede ‘acil yıkılan, harap veya ağır hasarlı’ ev sayısının 518 bin olduğu belirtiliyor. Yani üretilmeye başlananlar, yok edilenlerin yarısı bile değil.

Erdoğan bir yıl içinde altyapısı, sosyal ve ticari birimleriyle birlikte 650 bin olmak üzere 319 bin konut inşa etme sözü vermişti ama gerçekleşmedi. Öte yandan yeni eğitim döneminde ülkenin dört bir yanında aileler bilmeceye dönüşen eğitim sistemi ve her geçen gün artan harcamalardan endişe duyuyor.

Araştırmalara göre ülkemizde her üç öğrenciden biri ayda en az bir kez akran zorbalığıyla karşı karşıya kalıyor. Hem felaketlerden etkilenen hem de akran zorbalığına maruz kalan çocuklarımızın rehber ve manevi danışmanlara büyük ihtiyacı var. Danışmanlarımız ayrıca hükümetin ‘100 öğrencili her okula bir danışman’ sözünü tutmasını bekliyor. Sadece rehber öğretmenlerde değil, birçok alanda öğretmenlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Okullarda asistan ve güvenlik görevlisi sıkıntısı yaşanıyor. Ancak Hükümet, eğitim sistemindeki sorunlara odaklanmak ve düşüncesi hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek yerine, eğitim sistemini ideolojik vesayet altına almaya çalışmaktadır. Misyonu, bu ülkenin gençliğine diğer ülkelerdeki akranlarıyla aynı zamanda daha fazla üretme ve daha fazla kazanma becerisini sağlayacak. Misyonu çağın gereklerine uygun, kaliteli eğitim vermek olan bakan, eğitimin gerçeklerinden kopmuş, başka dünyalarda yaşamaktadır. Ancak ülkemizde gençler iş bulamıyor, işverenler de ihtiyaç duydukları nitelikli personeli bulamıyor. Eğitim sistemi her zaman harabeye çevrilmiştir. Önce başarısız notlar kaybolur, sonra geri gelir, sınav yapılır, sınav kaldırılır. Eğitim sistemindeki kaos bir türlü bitmiyor. Öte yandan sarayın yol açtığı hayat pahalılığı nedeniyle öğrenciyi okula göndermek zorlaşıyor. Giysiler, eşofmanlar, ayakkabılar, kırtasiye malzemeleri. Maliyeti 5 bin lirayı buluyor. Bunun daha fazla hizmeti var. Hala yapacak yiyecek ve içecek var. Ukrayna-Rusya Savaşı’nın başladığı dönemde dünya gıda fiyatları zirveye ulaştı. O tarihten bu yana yüzde 24 oranında düşüş yaşandı. Bizim durumumuzda aynı dönemde yüzde 110 arttı. Saray yönetiminin beceriksizliği nedeniyle ülkemizde gıda fiyatları 36 aydır aralıksız artıyor.

“KANTİNELER YANGIN MASRAFI”

Kantinlerdeki fiyatlar fiyatla aynıdır. Obeziteyle mücadeleye yönelik okul beslenme programlarının ve eylem planlarının isimleri var ama yok. Devletin çocuklarımıza ücretsiz vermesi gereken yemek her 10 öğrenciden birine bile ulaşmıyor. Çocuklar da okuldan aç dönüyor. Uluslararası yarışma sınavlarında başımızı aşağıdan kaldıramıyoruz. PISA sınavlarında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün 38 üyesi arasında fen bilimlerinde 30’uncu, okuma becerilerinde 31’inci, matematikte ise 33’üncü sıradayız. Yetersiz beslenme ve yetersiz eğitim nedeniyle okuduğunu bile anlamakta zorlanan bir nesil yetişiyor.

Okulu bitirmek tek başına çözüm değil. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı bir milyon civarında. Evde çalışmayan, ders çalışmayan, evde oturup anne ve babasına bakan 2,5 milyon gencimiz var. İyi eğitimli, pırıl pırıl gençlerimiz geleceklerini yurtdışında arıyor. Bu hükümet sayesinde, deliklerle dolu sınırlarımızdan, kökenleri bilinmeyen yüzbinlerce mülteci geliyor. Ülkemizin geleceği elimizden kayıp gidiyor. Tüm bunlara rağmen tüm öğrenci ve öğretmenlerimize yeni eğitim-öğretim yılında başarılar diliyoruz.

Yunanistan, Almanya’ya yüksek sesle ‘Sorunun kaynağı Türkiye, yeni bir mülteci anlaşması için Türkiye’ye baskı yapın’ diye bağırıyor çünkü kendilerine gelen mülteci sayısı bir yılda 2 bin kişi arttı. Bu işler böyledir. Dış politikanızı güçlendirecek bir ekonomiyi arkanızda bırakmazsanız diğer ülkeler size istediklerini dayatmaya çalışacaktır. Bugün açıklanan temmuz ayı işsizlik verilerine göre gerçek işsiz sayımız bir miktar azalmış gibi görünse de 8 milyon 742 bin kişi seviyesinde kalmaya devam ediyor. Bu, dünyadaki 97 ülkenin nüfusundan fazladır. Sadece yoksulluktan değil, ülkedeki açlıktan da bahsediyoruz.

“SUÇU ÖNÜNDEKİ SARAY POLİTİKALARINA YÜKLEDİ”

‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyerek yola çıkan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, tüm istikrarı alt üst etti. Daha sonra işlerin yolunda gittiğini göstermek için 199 milyar doları Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırdı. Onu israf etti. Bakan Şimşek bugün bunu açıkça itiraf etti. Enflasyondaki artışın sebeplerinden birinin de seçim öncesi uygulanan döviz kurundan vazgeçilmesinin enflasyonu artırdığını söyledi. Kendisinden önceki saray politikalarını suçladı.

Hükümetin politikaları nedeniyle Merkez Bankası’nın kasası bugün itibariyle boş. Net döviz rezervleri eksi 67 milyar dolar. Sadece Merkez Bankası’nın değil, Hazine’nin kasaları da rekor açık veriyor. Geçen yılın ilk 7 ayında 30 milyar lira fazla veren bütçe, bu yılın aynı döneminde 435 milyar lira açık verdi. Hükümet her ne kadar deprem harcaması olduğunu söylese de bu açığın en önemli kısmı hükümetin seçimi kazanmak için bütün düğmelere basmasından kaynaklanıyor.

“SU POMPASINDAN SU AKTI”

Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı da bunu itiraf ediyor. Bugün katıldığı programda enflasyondaki artışla ilgili soruyu yanıtlarken, şok harcamaların ve ardından fiyat artışlarının etkisiyle “seçim öncesi alınan bazı kararları telafi etmek zorunda kaldılar” dedi. Analiz olarak daha fazla vergi toplamak yerine daha fazla özelleştirme yapılmasını umduğunu açıkladı. Şu ana kadar millete miras kalan 63 milyar doları satıp tükettiler. Kalan bakiyeyi Varlık Fonu’na doldurup borcun teminatı olarak kullandılar. Başka ne satacaksınız? Bütçe açığına ciddi bir cari açık eşlik ediyor. Bugün açıklanan temmuz ayı rakamlarına göre tek aylık cari açık 5 milyar 466 milyon dolar, yıllık cari açık ise 58 milyar 517 milyon dolar oldu. Yılbaşından bu yana 7 aylık cari açık 42 milyar doları aştı. Bu, yeni yayınlanan OVP’de bu yılın tamamı için öngörülen cari açıktı. OVP’deki cari açık hedefinin tutturulabilmesi için yılın geri kalanında hiçbir ayda cari açık verilmemesi gerekiyor. Bu elbette mümkün değil. Erdoğan’ın cari fazla vererek enflasyonu düşürme yanılgısı her zaman boşa çıkıyor. OVP’nin hedefleri, daha mürekkebi kurumadan risk altında görünüyor. Özetle neresinden bakarsanız bakın pompanın suyu bitmiştir. Tencerenin tabanı delinmişti.

BUGÜN EKONOMİ FAY HATLARINDA GERİLİM EN YÜKSEK AŞAMAYA ULAŞTI.

Durum böyle olunca seçimden sonra kredi bulmak için sürekli söylediklerinin dışına çıktılar. Şu ana kadar söylediklerinin tam tersini yapmaya başladılar. ‘Güçlü’ diyerek milleti kandırmaya çalıştıkları bir ekonomide, seçim bittikten sonra topladıkları vergiyi tekrar aldılar. Bu ek MTV’nin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gittik. Bu konuyu zaman kaybetmeden tartışalım çağrımıza rağmen yüksek mahkeme nedense konuyu vergi toplanmaya başlayıncaya kadar sürekli erteledi ve konuya el atmadı. Seçim sonrası ‘Kardeşiniz iktidarda olduğu sürece düşmeye devam edecek’ diyerek faizi 17,5 puan artırdılar. Seçim öncesi seviyelerini üç katına çıkardılar. Bugün ekonominin fay hatlarındaki gerilim kritik bir noktaya ulaştı. Seçim döneminde beka meselesini konuşanlar şimdi tam anlamıyla kendi yarattıkları bir beka meselesiyle karşı karşıyalar.

Geçtiğimiz hafta hükümetin önümüzdeki üç yıla ilişkin hedef ve tahminlerini içeren Orta Vadeli Program yayımlandı. Orta Vadeli Program ile ilgili söylenecek ilk şey şu; ‘Gösterişsizliği gerçekçilikle harmanlayan’ bir programdır. Programa göre, 12 yıl önce millete vaat ettikleri Devlet Kalkınma Planlarında yazan 2023 yılında 2 trilyon dolar milli gelir ve kişi başına 25 bin dolar hedefi, hiçbir şekilde yakalanamayacak. önümüzdeki üç yıl. Türkiye ‘ilk 10 ekonomi arasında yer alma’ hedefinin yanına bile yaklaşamıyor. Dünya enflasyon sıralamasında Türkiye 2026’ya kadar ilk beşte yer alacak. Bunun adı ‘Gerçekçilik’ değil, iflasın kabulüdür. OVP’de pek çok dilek ve dilek var, ancak bunların nasıl gerçekleştirileceğine dair gerçek bir dizi önlem ve politika yok.

Yedi öncelikli reform alanı belirledi ama nedense ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması’ ve ‘yargının bağımsızlığı’ bu reform alanları arasında yer almıyor. Bunlar bir ekonomi programı için gömleğin doğru şekilde iliklenmesi gereken ilk düğmeleridir. MTP’de gömleğin ilk düğmesi yanlış ilikleniyor.

“ENFLASYON TAHMİNLERİNİN NASIL OLACAĞINI MERAK EDİYORUZ”

Enflasyon tahminlerine gelince, seçimlerden sonra hükümet bu yıl maaş, ücret ve maaşlara zam yaparken yüzde 22 enflasyonu baz aldı. Maaş, ücret ve aylık ayarlamalar tamamlandıktan sonra Merkez Bankası, geçen ay yayınladığı Enflasyon Raporu’nda “Enflasyon bu yıl yüzde 58 olacak” demişti. Bu da yetmezmiş gibi son faiz kararında ‘Enflasyon bu yıl tahminin üst bandına yakın olacak’ diyerek enflasyon iddiasını 62’ye çıkardılar. Şimdi açıkladıkları Orta Vadeli Programda ‘enflasyon bu yıl yüzde 65 olacak’ diyorlar. Enflasyon hedefini birkaç hafta içinde yüzde 22’den yüzde 65’e çıkaran hükümetin açıklaması şöyle oldu: “Mevcut tabloyu anladığımızda tahminlerimiz değişti.” Ancak resmi anlayana kadar durum memurların, emeklilerin ve işçilerin başına geldi. Peki, birkaç hafta içinde enflasyon hedefini bu kadar değiştiren bir hükümet, önümüzdeki 3 yıl için enflasyon hedeflerine ve varsayımlarına nasıl ulaşacak? Bunu merak ediyoruz.

BU PROGRAM KRISTOPHISH COLUMBUS’UN YUMURTALARI GİBİ DİPİNİ KIRMADAN DİK DURMAZ”

Bu OVP aynı zamanda tutarsızlıklarla da boğuşuyor. Programa göre bu yıl yüzde 65’e çıkacak enflasyon, yüzde 54’lük devalüasyona ve yüzde 4’lük büyüme hedefine, yani bu yıl oluşacak enflasyonun yarısına rağmen gelecek yıl yüzde 33’e düşecek. 2024 yılında milletten alınacak vergiler yüzde 74 oranında artacak. Vergilerdeki artış oranı, enflasyon ve milli gelir artış oranlarının toplamının tam iki katı. Bu yıl milletten 1 trilyon liranın üzerinde ek vergi aldınız. Vergi ödemekten başka seçeneğiniz yok. Bu hükümetin gelecek yıl bu vergi artışıyla milletimizin canına kıyma ihtimali var mı? Size şunu söyleyelim, bu program Kristof Kolomb’un yumurtası gibidir, tabanını kırmadan dik duramaz. Bu ülke bunu hak etmiyor.

SIKI PARA POLİTİKASI ‘AZ PARA, YÜKSEK FAİZ’ DEMEKTİR”

Döviz kuru korumalı mevduatlardan çıkma vaadi. Ancak ne zaman, hangi takvimde, hangi araçları kullanarak. Maliye Bakanı konuşmamayı tercih ettiğini söyledi. Döviz Korumalı Mevduat sahiplerine TL mevduata geçiş için enflasyona paralel faiz verecek misiniz? Bu nedenle bankaların sermayelerini güçlendirmek için eski kağıtları alıp özel tertip devlet tahvilleri mi çıkaracaksınız? Cevap yok. Elbette Saray hükümeti KKM’nin millete ödeteceği bedeli yerel seçim sonrasına saklama niyetindedir. Tabii eğer uzayan fay hatları kırılmazsa. Erdoğan’ın bir diğer vaadi ise ‘Sıkı para politikasıyla enflasyonu tek haneye düşürmek.’ ‘Enflasyonun düşürülmesini’ anlıyoruz ama bahsettiğiniz bu “sıkı para politikası” nedir? Biliyorsunuz, sebep faiz, sonuç enflasyondu. Sıkı para politikası ‘daha az para, daha yüksek faiz’ anlamına geliyor. Atandığı bakanın, önceki bakanlarının uyguladığı politikaları mantıksız olarak nitelendirmesine tahammül eden Erdoğan, ‘artmayacak, artacak’ diyerek iki yıldır her yerde savunduğu düşük faizden artık vazgeçti. Ben iktidardayken azalsın’. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Çalıların etrafında dolaşmaya çalışmayın. Devam edin ve ittifak ortağınızın yaptığı gibi ‘sebep faiz, sonuç enflasyon, gerçek değil’ deyin. Bu ortağınız saraya ‘Rüşvet veren de, rüşvet alan da lanetlidir’ diye bir tabela asacağını söyledi. Bu tabelanın sarayınızda hangi kötü insanlar için asıldığını düşünüyorsunuz?

Yapılan hataların milletimize de maliyeti vardır. OVP’ye göre bu yıl 646 milyar lira olan faiz giderleri program dönemi sonunda 4 katına çıkarak 2 trilyon 295 milyar liraya ulaşacak. Ülkenin vergileri aynı zamanda faiz lobilerine ve tefecilere de gidecek. Bu yıl beklenen yüzde 4,4 büyüme hedefi de kafa karıştırıcı. Bunun için yılın ilk altı ayında yüzde 3,9 olan büyüme oranının yılın geri kalan yarısında yüzde 4,8’e çıkması gerekiyor. Hedeflenen büyümenin yakalanabilmesi, hükümetin son 6 ayda ciddi oranda gaza adım atması ile mümkün. Peki ekonomiyi serinletecek faiz artışları devam ederse bu nasıl olacak? Yoksa yeni ekonomi yönetiminin sonu Lütfü Elvan ve Naci Ağbal gibi mi olacak? Sizi uyaralım, seçime kadar motor ısınıp gaza basılırsa bu araç şanzımanı kaybeder mi?

Bu arada, döviz korumalı mevduattan çıkılacağı yönündeki açıklamalar, yabancı kurum ve yatırımcılar tarafından sürekli tekrarlanan Türk lirasının aşırı değerlendiği, vergilerde olağanüstü artış hedefi, faiz hariç bütçe istikrarında öngörülen hızlı iyileşme, beklenen enflasyona göre maaş artış planlaması Programdaki esnek çalışma unsurları, kıdem tazminatıyla birleştirilecek yeni planlar. Emeklilik modelleri, tüketimin gelecek yıl dramatik bir şekilde yavaşlayacak olması, kredi kartlarının sınırlandırılacağı sinyali verilmesi, tüketici kredilerinde faiz oranlarının yüzde 50’yi aşması, Dünya Bankası’ndan kaynak ayırıldığı açıklamasında kullanılan ‘ekonominin istikrara kavuşturulmasına yardımcı olmak için’ ifadesi Türkiye’ye iki katına çıkacak. Uluslararası Para Fonu’nun ülke masasına gönderilen son çay partisi daveti ise seçimden sonra hükümetin IMF’nin kapısına geleceğini şimdiden gösteriyor. Türkiye bu kadar yalanı ve beceriksizliği hak etmiyor.

“MİLLET TÜKÜRÜNÜ YARALARAK YÖNETİLMEZ”

Her ne kadar ana akım medya Erdoğan’ın dün darbeci ve katil dediği kişilerle tokalaştığını diplomatik başarı ile manşet etse de, ülke onun tükürüğünü yalayarak yönetilemez. Meğer Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet, milletimiz de büyük bir millettir. Ekonomimiz, uluslararası kurumların kapısında hazır olmadan, doğru politikalarla hızla ayağa kalkabilir. Başka hiçbir ülkeye benzemeyen konumumuz, verimli topraklarımız ve yer altı kaynaklarımız, üretime katılmayı bekleyen genç nüfusumuz, dünyanın her yerinde çalışan iş insanlarımız, çalışkan ve çalışkanlığımız ile büyük bir potansiyele sahibiz. çalışan çiftçiler, işçiler ve işçiler.

YENİLEME SÜRECİMİZ HIZLA DEVAM EDİYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi, halkın egemenliğini temel ilkesi olarak benimsemiştir. Bu temel prensip doğrultusunda parti içi tartışmaları bir yenilenme aracı olarak gördü. Etik ilkelere dayalı tüm tartışmaların çabalarımızı güçlendireceğine inanıyoruz. Yenilenme sürecimiz hızla devam ediyor. İlçe ve il kongrelerimiz hızla tamamlanıyor. Bunlar tamamlandıktan sonra kongremizle bu süreci taçlandıracağız. Tüzüğümüzden programımıza kadar partimizin işleyişine ilişkin belgeleri yenileyerek bu yenilenme sürecine destek oluyoruz. Yerel seçimlere yenilenerek, güçlenerek gidiyoruz. Son yerel seçimlerde büyük başarı elde ettik. Başta Ankara, Adana, Antalya, İstanbul ve Mersin olmak üzere CHP’li belediye başkanlarının yönettiği belediyelerde sosyal demokrat belediyeciliğin en güzel örneklerini verdik. AK Partili belediye başkanlarının yönettiği illerde vatandaşlar ‘illallah’ dedi. Hizmetin ne olduğunu burada yaşayanlar biliyor. Bu sözlerle ve konuşarak olmaz. Pandemi ve afetlerde bu belediyeler ne yaptı? Millete hizmet etme gibi bir dertleri yok. Milletimiz yerel seçimlerde burada en doğru kararı verecektir. Biz bunlarla daha ileri gidemeyiz… Bu seçimde tüm büyükşehir belediyelerini kazanmayı hedefliyoruz. Bunu MYK’mızda başarmak için yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı gözden geçiriyoruz.”

BAŞKANIMIZ BİR İLLERE GİTTİĞİNDE, BAŞTA SEÇİLMİŞLER BAŞTA OLMAK ÜZERE O İLDEKİ TÜM PARTİ YETKİLİLERİNİ O PROGRAM HAKKINDA BİLGİLENDİRİR.

Öztrak basının sorularını da yanıtladı. Öztrak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin İstanbul’daki toplantılarına katılmaması yönündeki soruya yanıt vererek, “Genel Başkanımız bir ile gittiğinde başta seçilmişler olmak üzere o ildeki tüm parti yetkilileri o programdan haberdar ediliyor. İl liderleri de buna uyulmasını sağlıyor. Sayın Ekrem “O da bizim belediye başkanımız” dedi. İmamoğlu’nun CHP’nin 100. yıl resepsiyonuna katılmaması yönündeki soruya Öztrak yanıt vererek, “Belediyemizin bulunduğu illerde kutlama programları vardı. Partimizin 100. yılı dolayısıyla hafta sonu 3 gün boyunca liderler hazır bulundu. Önceki gün resepsiyona katılmayan liderlerimiz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, “9 Eylül sabahı Anıtkabir’de düzenlenen programa katıldı.

Öztrak, CHP’nin 100. yıl fotoğrafında kısaca yer alan EOKA fotoğrafıyla ilgili soruya şu şekilde yanıt verdi:

“O görüntülere baktığınızda, bayrağı Kıbrıs dağlarına nasıl diktiğimiz anlatılıyor. Neden revize edelim? Kıbrıs dağlarına milliyetçilik yazdığımız ve bir bayrak olduğu imajını gösteren görselleri neden revize edelim? Aslında bu konuda açıklamalarda bulunan Genel Başkan Yardımcısı arkadaşımız da vardı. Aslında karşı çıktığımızı görüyorum “Partinin sıklıkla kullandığı bu sinemaları ve fotoğrafları partide görünce büyük tepki gelmiş olmalı. hazırladığım mükemmel görüntü. Muhtemelen Kıbrıs dağlarına dikilen bayrağın CHP’nin eseri olduğunu söyledikleri için kıskanıyorlardı.”

“SİZE İYİ ŞANSLAR DİLMEK BİZİM İÇİN HEPİMİZ”

Öztrak, İYİ Parti’nin yerel seçimlerde ittifak oluşturup oluşturmayacağı yönündeki soruya ise şöyle konuştu: “Geçen hafta nerede durduğumuzu söyledim. Ayrıca bu süreçle ilgili durduğumuz yerde şehirlerde iş birliğine kapalı olmadığımızı da belirtmiştim. Ama bizim parti dışında bir parti ‘Ben kendi adayımı göstereceğim’ derse, ‘Hayırlı olsun’ demek bize düşüyor. Belediye seçimleri tek turlu seçimlerdir. Daha önceki belediye seçimlerinde de gördüğümüz gibi yüzde 25 oy ile kazanılan seçimlerin de olduğunu unutmamak lazım” diye konuştu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu